1960’larda Amerika Birleşik Devletleri’nin Ay’a insan göndermesiyle sonuçlanan uzay yarışından sonra, uzay araştırmalarındaki bir sonraki mantıklı adım, insanları Mars’a göndermek gibi görünüyordu.
55 yıl sonra artık durum böyle değil ve bu hiç de şaşırtıcı değil. İnsanları Mars’a göndermek son derece zor bir iş olacak.
Mars’a yapılacak varsayımsal bir görev birçok “klasik zorlukla” karşı karşıya kalacak. Bunlar arasında astronotlara nefes alabilecekleri bir yer inşa etmek için gerekli malzemeleri göndermek veya oraya inmeden önce onu inşa etmek de dahildir.
Astronotların uzun süre güvenli bir şekilde kalabilmeleri için malzemelerin yeterli olması gerekeceğinden yiyecek ve su da dikkate alınacak.
Mars’a yapılacak insanlı bir görev için en büyük zorluk uzay radyasyonu olabilir
Uluslararası Uzay İstasyonunda onlarca yıldır yürütülen araştırmalar sayesinde artık mikro yerçekiminin vücut üzerinde çeşitli etkileri olduğunu biliyoruz.
Örneğin uzayda bu olaya maruz kalan kişilerde görme sorunları ve kas kaybı yaşanabiliyor. Ancak bu buzdağının sadece görünen kısmı, çünkü uzay radyasyonuna maruz kalmanın vücudumuzu nasıl etkileyebileceğini henüz yeni anlamaya başlıyoruz.
Uzay radyasyonu Marvel çizgi romanlarından fırlamış gibi görünebilir ancak tamamen gerçek olmasının yanı sıra son derece tehlikelidir.
Bu radyasyon iki ana kaynaktan gelir: Güneş ve kozmik ışınlar. Güneş ışınımı biçimleri güneş patlamalarından gelirken, kozmik ışınlar milyarlarca kilometre ötedeki ölmekte olan yıldızlardan gelir.
Bu ışınların tam olarak ne işe yaradığı belli olmasa da birkaç teori var. Uzmanlar, uzay radyasyonunun kanser riskini artırabileceğine, merkezi sinir sistemini etkileyebileceğine ve bağışıklık sistemini tamamen bozabileceğine inanıyor.
Astronotları bu radyasyondan korumak, onların bir gün Mars’a ayak basmalarını sağlayacak gerçek anahtar olabilir.
Kızıl gezegene yolculuk
Uzay radyasyonu, Kızıl Gezegene insanlı bir misyonun önündeki en büyük engeldir. Bunlar o kadar tehlikeli ki, NASA’nın hesaplamaları, Mars’a yapılacak bir misyonun astronotları sievert’ten daha fazla radyasyona maruz bırakabileceğini gösteriyor.
Bu ölçüm, NASA’nın radyasyona maruz kalma konusunda kabul edilebilir sınırının üzerindedir. Mars’ın atmosferi onlara sınırlı koruma sağlayabileceğinden, bu astronotlara yönelik en büyük tehdit yolculuk sırasında gelecektir.
Uzay radyasyonunun tehlikelerine rağmen Kızıl Gezegeni keşfetmeye gerçek bir ilgi var. Örneğin NASA, uzay radyasyonuyla ilişkili riskleri azaltmanın yollarını araştırıyor.
Bu teknolojilerden biri de nükleer tahriktir. Uzay aracının çok daha hızlı gitmesine ve uzay radyasyonunu azaltmasına olanak tanısa da, aynı zamanda sorunlar da yaratıyor.
Örneğin, fırlatma sırasında bir şeyler ters giderse, yüksek oranda radyoaktif madde Dünya’nın atmosferine dağılacaktı.