Mohenjo-Daro'dakiler gibi İndus Vadisi kalıntılarının DNA analizi Hint kökenini ortaya çıkarabilir

Araştırmacılar, günümüz Hindistan ve Pakistan’ında, İndus Nehri boyunca, 5.000 ila 3.500 yıl öncesine dayanan bir Tunç Çağı uygarlığı keşfettiler. Bu keşif, antik kalıntıların DNA’sının analizinin yanı sıra, Kızılderililerin kökenlerine yeni bir ışık tutuyor. Bu toplum büyük duvarlı şehirler inşa etti ve dikkat çekici eserler yaparak bölgenin antik tarihine bakış açımızı yeniden şekillendirdi.

Antik kemikler üzerinde yeni DNA çalışması

Hintli bilim insanları, erken Hint popülasyonlarını anlamak için şu anda 300’den fazla eski insan kemiğinin DNA’sını analiz ediyor. 1920’lerden 1950’lere kadar Harappa ve Mohenjo-Daro gibi ünlü İndus Vadisi bölgelerinde yapılan kazılar sırasında keşfedilen bu kalıntılar, eski popülasyonlar, onların hareketleri ve yaşam tarzları hakkındaki ayrıntıların ortaya çıkarılmasına yardımcı olabilir.

Hindistan Antropolojik Araştırması (ASI), Birbal Sahni Paleobilim Enstitüsü ile işbirliği içinde bu DNA çalışmasına öncülük ediyor. Bilim insanları, antik DNA’yı modern popülasyonların DNA’sıyla karşılaştırarak eski Hint beslenme biçimleri, çevre ve hatta yaygın hastalıklar hakkında daha fazla bilgi edinmeyi amaçlıyor.

DNA ekstraksiyonunun zorlukları

Hindistan gibi sıcak tropik iklimlerde DNA daha hızlı bozunuyor ve örneklerin geçmişte işlenmesi onlara daha da fazla zarar vermiş olabilir. Buna rağmen ASI direktörü BV Sharma iyimserliğini koruyor. “Ancak günümüzün ileri teknolojisiyle bundan daha fazlasını elde edebiliriz” diyor ve antik DNA’nın yüzde 10’luk bir iyileşme oranının bile yararlı bilgiler sunabileceğini ekliyor.

Güney Asya’daki genetik araştırmalardaki boşlukları doldurmak

Dünyanın genetik açıdan en çeşitli bölgelerinden biri olan Güney Asya, genetik araştırmalarda yeterince temsil edilmiyor. Hindistan’ın atalarına ilişkin mevcut bilgilerin çoğu, yaşayan popülasyonların DNA’sı çalışmalarından gelmektedir.

Hindistan Ulusal Biyomedikal Genomik Enstitüsü’nün kurucusu Partha Majumder gibi uzmanlar, bu projeyi, modern genetik verileri eski örneklerle doğrulamak için bir fırsat olarak görüyor; bu, Güney Asya’daki popülasyon ataları, beslenme ve hastalık eğilimlerine ilişkin anlayışımızı zenginleştirebilecek.

Örneğin, antik DNA’nın incelenmesi, Güney Asya’da endogami veya klan içi evlilik gibi kültürel uygulamalar nedeniyle daha yaygın hale gelen bazı nadir genetik hastalıkların kökenlerinin izini sürmeye yardımcı olabilir.

Antik DNA ve Aryan Göçü Tartışması

Araştırmanın bulguları Hint halkının kökenleri hakkında devam eden tartışmaları etkileyebilir. Bazı kemikler, tarihçilerin bir zamanlar Aryanlar olarak adlandırılan Yamnaya çobanlarının Avrasya bozkırlarından Hindistan’a göç etmiş olabileceğine inandıkları 3.800 ila 3.500 yıl öncesine dayanıyor.

Uzmanlar, bu erken gelenlerin muhtemelen klasik Sanskrit dili de dahil olmak üzere bölgenin dilini etkilediğini öne sürüyor. Ancak bu teori Hindistan’da, özellikle de dış etki fikrini Aryan “fatihler” hakkındaki sömürgeci anlatıların mirası olarak gören Hindu milliyetçi grupları arasında tartışmalıdır.

Çoğu akademisyen, Yamnaya gruplarının büyük fatihler olarak değil, küçük dalgalar halinde geldiği fikrini desteklerken, bazı milliyetçi gruplar bunun yerine Aryanların Hindistan’da ortaya çıktığını ve daha sonra kültürlerini ülke geneline yaydığını iddia ediyor.

DNA çalışması bu bakış açılarına meydan okuyabilir veya destekleyebilir ve Hindistan’ın antik kökenleri hakkındaki tartışmaya potansiyel olarak yeni boyutlar katabilir.

Shares:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir