Türkiye’nin güneybatısındaki, bir zamanlar İslami kutsal mekan olarak saygı duyulan 2.300 yıllık mezarın, antik Yunan boksör Diagoras’ın mezarı olduğu ortaya çıktı.
Marmaris’in Turgut ilçesinde yaşayanlar, tepedeki bu sıra dışı piramit mezarın, İslam’da kutsal bir şahsiyetin mezar yeri olduğuna inanıyor ve yüzyıllar boyunca ona bu şekilde davranarak burada kutsal ayinler düzenliyorlardı.
Geleneğe göre askere giden gençler, kutsal statüsünden dolayı mezarın etrafındaki bölgeden bir avuç dolusu toprağı uğur tılsımı olarak alırlar.
Türkçede Çağbaba adı verilen türbe, yerel ibadetçilerin hac yeri olarak bile hizmet ediyordu. Ülkenin dört bir yanından inananlar sağlık ve iyi şanslar için dua etmek üzere siteyi ziyaret etti.
Türk Milliyet gazetesine göre yağmacıların türbeyi yağmaladığı ve dini mekan statüsünün sorgulandığı 1970’li yıllara kadar pek çok bölge sakini burayı kutsal bir mekan olarak görmeye devam etti.
Türkiye’deki “tapınak” aslında Yunan boksör Diagoras’ın mezarı
İslami kökenleri hakkındaki bu şüphelere rağmen yerel halk, neredeyse 2.400 yıllık antik mezarı kutsal bir yer olarak görmeye devam etti.
Arkeologlar, piramit yapısının aslında ünlü Yunan boksör Rodoslu Diagoras’ın mezar yeri olarak hizmet ettiğine dair güçlü kanıtlar keşfedene kadar, bu da mezarın tarihi hakkında uzun süredir devam eden şüpheleri haklı çıkardı.
Arkeologlar mezarın duvarlarında Diagoras’ı tanımlayan ve mezarın ötesindeki atletin şu sözlerini içeren bir alıntı içeren Yunanca bir yazı keşfettiler: “Hiçbir korkak gelip bu mezarı yok etmesin diye yükseklerde tetikte olacağım.”
Bazı rivayetlere göre mezarda Diagoras’ın eşi Aristomachus’tan da bahsedilmektedir. Arkeologlar, alanda bir zamanlar çiftin bir heykelinin bulunduğunu, ancak o zamandan beri yağmacılar tarafından çalındığını söylüyor.
Diagoras gittiği her yerde alkışlarla karşılandı
MÖ 5. yüzyılda antik çağın en popüler isimlerinden biri olan Diagoras’ın bokstaki başarıları o kadar biliniyordu ki, antik kaynaklara göre sporcu gittiği hemen her yerde alkışlarla karşılanıyordu.
Rodos ve Messinia’nın antik kraliyet soyundan gelen boksör, döneminin en iyi sporcusuydu; iki kez Olimpiyatları, iki kez Nemean oyunlarını, dört kez Isthmian oyunlarını ve en az bir kez Pythean oyunlarını kazanmıştı.
Diagoras’ın oğullarının üçü de – Damagetos, Akousilaos ve Dorieus – Olimpiyat şampiyonuydu ve babalarının şöhret ve yeteneğini karşılıyor veya aşıyordu.
Antik çağda bu, bir babaya bahşedilen en büyük onur olarak kabul ediliyordu.
Diagoras ve atalarının muazzam gücü, başta Pindar ve Pausanias olmak üzere antik yazarlar tarafından övüldü.
Antik tarihçilere göre Diagoras’ın en büyük çocukları Damagetos ve Akousilaos, Olimpiyat Oyunları’ndaki zaferden sonra babalarını omuzlarında taşıyordu; bu, ebeveynlerin çocuklarının yeni zirvelere ulaşmasını görmenin sevincinin simgesi haline geldi.
Diagoras’ı oğullarının omuzlarında tasvir eden modern bir heykel Rodos Şehri’nde duruyor ve adanın havaalanına antik sporcunun adı veriliyor.
