MÖ 2800-2300 dönemine ait Kiklad sanatının sembolik bir heykeli olan “Kupa Taşıyıcısı” arkeologları hâlâ şaşkına çeviriyor. Heykel (15,2 cm yüksekliğinde) Atina’daki Kiklad Sanatı Müzesi’nde sergileniyor.
4.500 yıl önce beyaz Kiklad mermerinden oyulmuş, oturan bir insan figürü sağ elinde küçük bir fincan kaldırıyor. Ne yapacağını merak ediyoruz. Tanrılara bir sunu olarak içecek mi, kızartacak mı ya da içindekileri yere mi dökecek?
Aynı mermer parçasından oyulmuş bir taburede oturuyor ve bacaklarını hafifçe aralayıp sol elini göğsünün üzerinde kavuşturmuş halde tutuyor. Mermer yüzey, her parmağı ayıran hassas çizgilerle şekillendirilmiş ve pürüzsüzdür.
Bardak taşıyıcısı büyük olasılıkla bir erkektir
“Kupa Taşıyıcısı”, enstrüman çalan, gruplar halinde oturan ve çeşitli etkinliklere katılan kadın ve erkek figürlerinin yer aldığı bir heykel serisinin parçasıdır.
Arkeologlar, MÖ 3. binyılda Kiklad adalarında yaşayan insanların yazılı kanıtları bulunmadıkça sanatlarını anlamanın ve yorumlamanın zor olacağını itiraf ediyor.
Heykelciğin cinsiyeti belirsizdir. Ancak arkeologlar, eylem halinde tasvir edildiği için bunun bir erkek figürü olduğuna inanıyorlar. Kiklad sanatında kadın figürleri genellikle ayakta ve hareket halinde değil, neredeyse rahip duruşunda, kolları göğüs altında çaprazlanmış şekilde tasvir edilmiştir.
Aksine, erkek karakterler ya oturmuş, ya müzisyen ya da avcı olarak, nadiren de ayakta, kolları göğüslerinde çapraz olarak tasvir edilmiştir.
Elinde fincan bulunan oturan heykelcik, neredeyse rölyeflere benzeyen statik ve düz yapısıyla Kiklad sanat eserlerinin çoğundan farklıdır.
Kupa Taşıyıcısı modern sanata benziyor
Kiklad Sanatı Müzesi, tüm duruşuyla ve özellikle sağ kolunun vücuttan uzağa serbestçe uzatılmasıyla, üç boyutlu alanı fethediyor ve kendisini gerçek bir heykel eserine dönüştürüyor gibi görünüyor.
Aynı zamanda elin yukarı doğru hareketinin diğer Kiklad heykelciklerinde bulunmayan bir zaman ve süreklilik hissi verdiğini de ekliyor.
Eğer bu modern bir çalışma olsaydı, sanatçının izleyiciyi ne olacağını merak ettirmek için hareketi kasıtlı olarak dondurduğundan emin olurduk.
1950’li ve 1960’lı yıllarda Kiklad adalarında yağma yaşandı; pek çok kutsal mezar alanı ve bunlara ait kayıtlar yok edildi; bu da Kiklad heykellerinin birçok “belgelenmemiş” kopyasının ortaya çıkmasına yol açtı.
Bu heykellerin üzerinde herhangi bir imza veya “tarih” yazılmadığından tarihlerini çözmek arkeoloğun sorumluluğundadır. Bir referans çerçevesinin olmayışı, bu rakamların toplum açısından anlamını anlamayı daha da zorlaştırıyor.
Yağma sırasında yok edilen belgelerin çoğunun hiçbir zaman kurtarılamaması, araştırmacıları kendi hipotezleri ve spekülasyonlarıyla baş başa bırakıyor ve bu da giderek büyüyen bir muammayı daha da artırıyor.
İlgili: Met’teki Kiklad Sanatı Sergisi Parthenon Mermerlerine Bir Mesaj Gönderiyor