Frigya’nın ücra tepelerinde araştırmacılar önemli bir keşifte bulundular. Pensilvanya Devlet Üniversitesi’nden Profesör Mark Munn, Arslan Kaya anıtı üzerinde yer alan ve “Aslan Kayası” olarak da bilinen antik yazıtın bir kısmının ortaya çıkarılmasına yardımcı oldu.
Yazıtta, Ana Tanrıça’nın veya Tanrıların Annesinin eski adı olan Materan’dan (Yunan alfabesi: Ματεραν) bahsedilmektedir. Bu keşif, anıtın MÖ 6. yüzyılın ilk yarısına kadar uzandığını gösteriyor.
Frig ve Yunan dili ve alfabesi
Frig alfabesi, erken dönem Batı Yunan alfabeleriyle hemen hemen aynıdır ve Roma İmparatorluğu zamanında Frig dili, Yunan alfabesiyle ifade ediliyordu.
Trako-Ermeni ve Frig dilinin diğer Paleo-Balkan dillerinden erken ayrıldığına dair kanıtlar, ayrıca Frig dilinin bir centum dili olarak sınıflandırılması ve Yunanca ile paylaşılan yüksek frekanslı fonetik, morfolojik ve sözcüksel izogloslar, Yunanca’nın ortak dil olduğu konusunda bir fikir birliğine yol açmıştır. Frig dilinin en yakın dilsel akrabasıdır
Tanrıların annesine ait Frig yazıtı
Yazıt, zamanla solmuş ve hasar görmüş olsa da, ışığın metni daha net hale getirdiği günün belirli bir saatinde çekilen fotoğraflar kullanılarak okundu.
Arslan Kaya Anıtı, günümüz Türkiye’sinin batısındaki Frig Yaylası’nda, Emre Gölü yakınında bulunmaktadır. Yaklaşık on beş metre yüksekliğindeki volkanik bir zirveye oyulmuş bu etkileyici kaya oluşumu, geometrik desenlerle yontulmuş bir cephe sunuyor.
Küçük bir oyma alanda Ana Tanrıça’yı temsil eden bir figürün kalıntıları hala görülebilmektedir. Bu figürün hemen üzerinde, dekoratif zirvenin tabanında, araştırmacılar tarafından incelenen bir yazıtın soluk kalıntıları bulunmaktadır.
Doğal erozyonun yanı sıra hazine avcıları ve vandalların verdiği zarar da yazıtların çoğunu sildi. Yüzyıllar boyunca hava şartlarına maruz kalmak, yüzeyi daha da bozmuş, hazine arayanların son zamanlarda patlayıcı kullanma eylemleri ise hasarı daha da artırmış, hatta küçük oyulmuş alan içindeki tanrıça figürünün bazı kısımları parçalanmıştır.
Ancak Profesör Munn, hala görülebilen harflerin fotoğrafını çekmek için, gölge oluşturan, soluk işaretleri ortaya çıkaran sabah ışığını kullandı. Daha sonra bu görüntüleri, bazıları 19. yüzyıla kadar uzanan eski fotoğraflarla karşılaştırdı.
Açık bir deseni olmayan bir dizi harften oluşan kayıt
William Ramsay, 1884 yılında Arslan Kaya’nın anıtını ilk keşfettiğinde, yazıtın net bir deseni olmayan bir dizi harften oluştuğunu fark etti. Daha sonra, 1800’lerin sonlarında arkeolog Alfred Körte, bunun “μ.τματεραν” şeklinde yazılabileceğini öne sürdü, ancak aşınmış yüzey nedeniyle bu okumanın belirsiz olduğunu kabul etti.
Bu hipotez, Paul Kretschmer ve 1980’lerde araştırmacılar Claude Brixhe ve Michel Lejeune gibi uzmanların gelecekteki çalışmalarının temelini oluşturdu.
Brixhe ve Lejeune yalnızca dört harfin görünür olduğunu savundu ve bunları parçalara ayırarak metnin anlam ifade edemeyecek kadar soluk olduğunu öne sürdü. Ancak Profesör Munn bu görüşe karşı çıktı.
Bir dizi ayrıntılı fotoğrafla, Körte ve Kretschmer’in önceki fikrini destekleyen, “Materan” kelimesini daha net ortaya koyan işaretlerin yanı sıra, Frig yazıtlarında yaygın olarak görülen, kelimeler arasında ayırıcı görevi görebilecek diğer sembolleri buldu.
Profesör Munn, “Materan” kelimesinin anıtın dini önemini anlamak açısından çok önemli olduğunu açıklıyor. Birçok Frig yazıtında “Materan”, komşu Lidya’da da saygı duyulan, Frig inançlarının merkezi figürü ve koruyucusu olan Ana Tanrıça’ya atıfta bulunur.
Burada “Materan” yazısının yazıtın merkezinde yer aldığını düşündüren bir formda yer alması, anıtın tanrıçaya bir haraç olabileceğine işaret ederek onun bölgedeki önemini vurgulamaktadır.