“Günah keçisi” kelimesi, başkasının sorumluluğunu üstlenen birini veya bir şeyi ifade etmek için sıklıkla kullandığımız bir ifadedir. Bu kelime çok özel görünmese de büyüleyici bir tarihe sahiptir. Günah keçisi ilan etme kavramının kökeni eski bir İbrani geleneğine dayanmaktadır.
Eski İbranice İncil’de Günah Keçisi
İncil’de Musa kanunu Mısır’dan Çıkış, Levililer, Sayılar ve Tesniye kitaplarında bulunur. Geleneğe göre bu kitaplar Musa tarafından yazılmıştır. Bu nedenle bu kitaplarda İsrailoğullarına verilen Kanun Kanunu Musa Kanunu olarak bilinmektedir.
Levililer kitabında Kanunun çok ilginç bir kısmını buluyoruz. Yılda bir kez gerçekleşen bir geleneğin anlatımı var. 16. bölümde bulunur ve şöyle okunur:
“Sonra iki keçiyi alıp Buluşma Çadırı’nın giriş bölümünde, Tanrı’nın önünde durduracak. Harun, biri Tanrı için, diğeri Azazel için olmak üzere iki keçi için kura çekecek. Harun kurayla seçilen keçiyi Tanrı’ya sunacak ve onu bir günah sunusu haline getirecek. Ancak Azazel için kurayla seçilen keçinin, Azazel’in yanına çöle gönderilebilmesi için canlı olarak Tanrı’nın huzuruna çıkarılması ve onun kefaretini ödemesi gerekiyor.
İlk bakışta bu karmaşık görünebilir. Bu aslında ne anlama geliyor?
Bu törendeki iki keçi
Basitçe söylemek gerekirse bu, Başrahibin iki keçi aldığı bir törendi. Bunlardan biri İsrailoğullarının Tanrısına kurban edilecek, diğeri ise çöle gönderilecekti.
Başkâhinin Tanrı’ya kurban edeceği kişi (Yehova ya da Yahveh), “günah sunusu” olarak sunulacaktı. Bu, bu keçinin kurban edilmesinin, milletin günahlarının kefareti veya kefareti olması gerektiği anlamına gelir. Esasen bu, milletin Tanrı’nın bağışlamasını alabilmesi içindi.
Peki ya kurtarılan keçi? Aynı bölümün ilerleyen kısımlarında ek bilgiler bulacaksınız:
“Harun iki elini canlı keçinin başına koyacak ve bunun üzerine İsrailoğullarının tüm hatalarını, tüm suçlarını ve tüm günahlarını itiraf edecek ve onları keçinin başına koyacak ve onu çöle gönderecek. bunu yapmak için görevlendirilmiş bir adamın eli. Keçi, onların tüm hatalarını kendisiyle birlikte çöle taşıyacak ve keçiyi çöle geri gönderecek.
Bu açıklama, bu ikinci keçinin bu eski İbrani geleneğinde kullanımı hakkında neyi ortaya koyuyor?
Azazel için keçi
Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere Başrahip, yaşayan keçi üzerinden milletin günahlarını itiraf edecekti. Daha sonra keçiyi çöle gönderirdi. Keçi bunu yaparak “sembolik olarak onların tüm hatalarını kendi üzerine taşıyacaktır”.
Bu nedenle keçi çöle çıktığında sanki milletin günahları alınmış gibiydi. Böylece bu tören iki farklı şekilde milletin günahlarının ilahi bağışlanmasını temsil ediyordu. İlk yol, ilk keçiyi kurban etmekti. İkinci yol ise ikinci keçiyi göndermekti.
Çöle gönderilen kişinin “Azazel için” belirlendiği söyleniyordu. Bu kelimenin gerçek anlamı hakkında tartışmalar vardır. Ancak İbranice yazılışına göre “kaybolan keçi” anlamına geliyor gibi görünüyor.
Yahudi efsanelerinde yer alan bir diğer yorum ise Azazel’in bir şeytanı veya kötü ruhu temsil ettiği yönündedir. Ayrıca Hanok’un Birinci Kitabında Azazel (veya Azael), insan kızlarını arzulayan düşmüş meleklerin liderlerinden biridir (6:4) ve insanlığa nasıl silah ve süs eşyası yapılacağını öğreten odur.
İngilizcedeki “günah keçisi” terimi nasıl bu eski İbrani geleneğinden geliyor?
İngilizce “günah keçisi” kelimesi iki farklı kelimeden gelir. Her ikisi de oldukça açık. Birincisi “kaçış”, ikincisi ise açıkça “keçi”. Başka bir deyişle, kaçan keçidir.
Bu aslında İbranice “Azazel” kelimesinin görünürdeki anlamı ile aynıdır. Görüldüğü gibi bu kelimenin anlamı “kaybolan keçi”dir. Kaçan bir keçiden bahsetmek aynı fikri ifade etmenin başka bir yoludur.
Antik Yunan Septuagint kitabının yazarları bu İbranice kelimeyi günah keçisi anlamına gelen apodiopompaios tragos olarak çevirmişlerdir. Ancak eski Yunanca’da “kaçış” kelimesi “kaçmak” yerine “kovalanmak” olarak tercüme edilirdi.
Latince Vulgata onu “capro emissario” olarak tercüme etti. Kelimenin tam anlamıyla “gönderilen keçi” anlamına gelir. Bundan sonra İngilizce Mukaddes Kitap tercümanları “günah keçisi” terimini kullandılar ve bu da bugün hâlâ kullandığımız sözcüğün ortaya çıkmasına neden oldu.