İsrail’in kuzeyindeki Tel Shimron’da çalışan arkeologlar, Kenan ibadetine ait eserlerle dolu devasa bir antik yapı keşfettiler. Bu dikkat çekici koleksiyon, yaklaşık 3.800 yıl önce dini törenlerde kullanılmış olması muhtemel nesneleri içeriyor. Bunların arasında Yunanistan’ın Girit adasından gelen nadir bir Minos sürahisi de var; İsrail’de şimdiye kadar bulunan üç örnekten biri, Kenanlılar ile uzak kültürler arasındaki uzun mesafeli bağlantıları akla getiriyor.
Buluntular arasında yanmış hayvan kemikleri, uzak diyarlardan gelen değerli çömlekler ve Kenanlıların taptığı tanrıları temsil eden iki küçük boğa heykeli vardı. Bu nesneler kutsal bir amacı akla getirecek şekilde dikkatlice düzenlenmişti.
İsrail’in Jezreel Vadisi’ndeki Tel Shimron’un tepesinde yer alan bu devasa yapı yalnızca kısmen kazıldı ancak boyutu ve benzersiz özellikleri şimdiden dikkatleri üzerine çekiyor.
Benzersiz tasarımıyla anıtsal bir yapı
Yaklaşık 5 ila 6 metre yüksekliğindeki anıt açıkça dikkat çekecek şekilde inşa edildi. Alanın koyu renkli taşlarla kaplı geri kalanından farklı olarak yapının üst kısmı beyaz tebeşirle kaplanmış ve kilometrelerce öteden görülebilen çarpıcı bir kontrast yaratılmıştır.
Kazıyı Tel Aviv Üniversitesi’nden Dr. Mario Martin ile birlikte yöneten Wheaton Koleji’nden Profesör Daniel Master, burayı bir “anıt” olarak tanımlıyor. Tam amacı bir sır olarak kalmaya devam ediyor, ancak Usta bunun güçlü bir sembol olarak kasıtlı olarak tasarlandığına inanıyor.
Anıtın içindeki en büyüleyici alanlardan biri, inşaatçıların eski dini objeler için bir “favissa”ya veya depolama alanına dönüştürdüğü bir odadır. 68 metrekarelik bir alanı kaplayan favissa, Orta Tunç Çağı’na ait nadir objelerle doluydu ve bu da onu Levant’ın en zengin koleksiyonlarından biri haline getiriyor.
Odanın orijinalinde kalın kerpiç duvarları ve iki merdiveni vardı. Ancak inşaattan kısa bir süre sonra girişler kapatılarak alan gökyüzüne açık bırakıldı.
İsrail’in kuzeyinde antik Kenan dini objeleri keşfedildi
Kuzey İsrail’deki Tel Shimron’daki arkeologlar, kült nesnelerinden oluşan 3.800 yıllık bir hazineyi ortaya çıkaran anıtsal bir Kenan yapısı keşfettiler. Buluntular arasında nadide ithal seramikler, yanmış hayvanlar da var… pic.twitter.com/P0ApLWoTXQ
– Tarihsel içerik (@HistContent) 6 Kasım 2024
İsrail’de Minos çömlekçiliği keşfedildi
Araştırmacılar, bölge sakinlerinin daha sonra bu alanı yakınlarda düzenlenen dini törenlerden kalan kalıntıları depolamak için kullandıklarına inanıyor. Favissa, yüksek sıcaklıklarda yakılmış, çoğunlukla koyun, sığır ve keçi olmak üzere yaklaşık 40.000 hayvan kemiği içeriyordu; bu muhtemelen günlük pişirmeden ziyade ritüeli gösteriyordu.
İsrail’de şimdiye kadar keşfedilen Minos çanak çömleğinin sadece üç örneğinden biri olan, nadir minyatür testiler ve kaseler ile Yunanistan’ın Girit adasından güzelce dekore edilmiş bir sürahi de dahil olmak üzere 57.000’den fazla çanak çömlek parçası da bulundu.
Olası dini ve politik önemi
Bazıları arkeologların bilinmeyen eserlerden sıklıkla “mezhepsel” olarak bahsettiklerini söyleyerek şaka yapsa da, bu koleksiyonun dini amacını öne süren güçlü kanıtlar var. Bulunan çanak çömlek türleri evlerden ziyade tapınak alanlarında görülenlere benzer.
Ek olarak, favissa’da bulunan iki bronz boğa heykelciği muhtemelen baş tanrı El veya fırtına tanrısı Baal gibi güçlü Kenan tanrılarını temsil ediyor.
Arkeologlar bu nesnelerin favissa’da tek bir büyük tören veya birkaç yakın aralıklı etkinlik sırasında mevcut olduğuna inanıyor. Pek çok çanak çömlek parçası tam olarak restore edilememiş, bu da bu kutsal çukur için yalnızca parçaların bilinçli olarak seçildiğini akla getiriyor.
Uzun ve kesintisiz bir geçmişe sahip bir site
Tel Shimron’un kendisi, toplulukların aynı yere yerleşmesi, inşa edilmesi ve yeniden inşa edilmesiyle yüzyıllar boyunca inşa edilmiş bir “tel” veya tümsektir. Bu site Tunç Çağı’ndan modern zamanlara kadar işgal edilmiştir. Tarihi kayıtlar ve bulgular, buranın bir zamanlar ticaret bağlantıları olan önemli bir Kenan şehri olduğunu gösteriyor.
Tel Şimron’dan daha sonra İncil’de İsraillilerin fetih yeri olarak bahsedilir. Helenistik yerleşimciler, Romalılar, İslam hükümdarları, Haçlılar ve Osmanlılar da dahil olmak üzere çeşitli gruplar tarafından işgal edilmiştir.
İlginç bir şekilde, önemine rağmen, antik anıtın bulunduğu höyüğün üzerine daha sonra hiçbir uygarlık inşa edilmedi. Bu önemli noktaya neden dokunulmadığı hala belirsizliğini koruyor. Belki bölge sakinleri daha sonra antik yapıya karşı bir saygı duygusu hissetmişlerdir ya da belki pratik nedenler onları oraya inşa etmekten alıkoymuştur.