Bilim insanları ilk kez kök hücrelerin naklinden yıllar sonraki yolculuğunu takip ederek 50 yılı aşkın süredir doktorların ilgisini çeken tıbbi sürecin ayrıntılarını ortaya çıkardı. Bu çığır açıcı çalışma, donör seçimini iyileştirebilecek ve başarılı nakil şansını artırabilecek, potansiyel olarak daha güvenli ve daha etkili sonuçlara yol açabilecek bilgiler sunuyor.
Kök hücrenin hayatta kalmasıyla ilgili yeni keşifler
Wellcome Sanger Enstitüsü ve Zürih Üniversitesi’nden araştırmacılar tarafından yürütülen bir çalışmada bilim insanları, nakilden sonraki 30 yıla kadar hastaların vücudundaki kök hücrelerin davranışlarını gözlemledi.
Nature’da yayınlanan ve kısmen Cancer Research UK tarafından finanse edilen çalışma, genç donörlerden (20’li ve 30’lu yaşlarındakiler) yapılan nakillerde, uzun vadede yaklaşık 30.000 hücre ile daha fazla hayatta kalan kök hücreye sahip olma eğiliminde olduğunu buldu.
Karşılaştırıldığında, yaşlı donörlerden yapılan nakillerde yalnızca 1.000 ila 3.000 kök hücre kaldı; bu da genç donörlerden yapılan nakillerin neden genellikle daha başarılı olduğunu açıklayabilir.
Ekip, yaşlı donörlerden alınan daha az sayıda hayatta kalan kök hücrenin bağışıklık sistemini zayıflatabileceğini ve hastanın nüksetme riskini artırabileceğini belirtti. Bu sonuçlar, donör yaşının kök hücre nakillerinin başarısında önemli bir rol oynadığını doğrulamaktadır.
Transplantasyonun kan sistemi üzerindeki etkileri
Kök hücre nakli, her yıl dünya çapında bir milyondan fazla insanı etkileyen lösemi ve lenfoma gibi kan kanserlerinin genellikle tek tedavisidir.
Prosedür, hastanın hasarlı kan hücrelerinin, bir donörden alınan sağlıklı kök hücrelerle değiştirilmesini ve daha sonra hastanın kanını ve bağışıklık sistemini yeniden inşa etmek için çalışmasını içerir. Birleşik Krallık’ta her yıl 2.000’den fazla kişi bu hayat kurtaran tedaviden geçiyor.
Her ne kadar nakiller onlarca yıldır yapılıyor olsa da, bunların uzun vadeli etkilerine ilişkin pek çok soru cevapsız kalıyor. Bu çalışma, nakil sürecinin aslında kök hücre çeşitliliğindeki azalmaya bağlı olarak hastanın kan sistemini 10 ila 15 yıl kadar yaşlandırdığını gösterdi.
Genetik stabilite ve yeni tedavi olanakları
Araştırma ayrıca kök hücrelerin hastanın kanını yeniden oluştururken çok az sayıda yeni genetik mutasyona uğradığını da buldu. Düşük mutasyon oranı, kök hücrelerin yoğun koşullar altında stabil kaldığını ve daha iyi nakil sonuçları için umut sağladığını gösteriyor.
Araştırmanın başyazarı Dr. Michael Spencer Chapman şöyle açıkladı: “Nakil olduğunuzda, bu kan sisteminize yeni bir başlangıç yapmak gibidir, fakat aslında bu kök hücrelere ne olur? Şimdiye kadar sadece hücreleri yerleştirebiliyorduk ve ardından iyileşme belirtileri için kan sayımını izleyebiliyorduk. Ancak bu çalışmada, tek bir örnekte onlarca yıllık değişimlerin izini sürdük; bazı hücre popülasyonlarının nasıl yok olduğunu, diğerlerinin ise baskın olduğunu ve zamanla hastanın kanını şekillendirdiğini ortaya çıkardık. Bu süreci bu kadar detaylı anlamak heyecan verici.
Donörün yaşının ötesinde, çalışma belirli kök hücrelerin gelişmesine izin veren diğer genetik özellikleri de belirledi. Bu keşif, kök hücre sağkalımını artıran, nakilleri daha geniş bir hasta yelpazesi için daha güvenli ve daha etkili hale getiren yeni tedavilere yol açabilir.