Atina’da bir yaz gününde soğuk bir smoothie içen herkes muhtemelen hayranların havayı serinleten serinletici bir sis attığını fark etmiştir. Genellikle hoş bir rahatlama sağlayan bu canlandırıcı sis, modern bir buluş değildir.
Meyhane sisinin kökeni, bu sistemleri ilk geliştirenlerin Romalılar olduğu antik çağlara kadar uzanır. Peki antik Roma’nın amfitiyatroları ile günümüzün bira bahçeleri arasındaki bağlantı nedir?
Antik Roma’da Sparsiones: meyhane sisinin kökenleri
Antik Roma’da, özellikle Akdeniz’in sıcak olduğu dönemlerde halkın konforu bir öncelikti. Halka açık gösterileri ve görkemli binalarıyla ünlü Romalılar, amfitiyatrolarında seyircilerin konforunu sağlamak için sparsiones olarak bilinen bir uygulama geliştirdiler.
Bu uygulama, hoş kokulu yağlarla karıştırılmış sudan oluşan ferahlatıcı bir sisin kalabalığa püskürtülmesinden oluştuğu için meyhane sislemenin kökenidir. Hem sıcaktan kaynaklanan rahatsızlığın, hem de büyük kalabalıkların ve arena etkinliklerinin hoş olmayan kokularının hafifletilmesine yardımcı oldu.
Sparsiones’ın iki işlevi vardı: Seyircileri soğutmak ve kalabalığın, hayvanların ve gladyatör dövüşlerinin kanının kokusunu maskelemek. On binlerce insanın toplandığı Kolezyum gibi geniş alanlarda ısı ve koku yönetimi çok önemliydi.
Lüksü seven Romalılar suya sıklıkla balsam veya safran gibi parfümler katarak pratiklik ve şıklığı bir araya getiriyorlardı. Bu uygulama, daha sonra modern meyhane pusuna dönüşecek olan şeyin temelini attı.
Erken soğuyan sislerin kanıtı
Romalı bir yazar olan Yaşlı Pliny, Doğa Tarihi adlı eserinde bu uygulamaya değinmektedir. Bu sislerin kalabalığı nasıl soğuttuğunu ve havaya güzel kokulu yağlar yayarak daha hoş bir atmosfer yarattığını anlatıyor.
Pratiklik ve lüksün bu karışımı, Roma’nın kamusal alanlarda duyusal deneyimleri geliştirmeye olan bağlılığını ortaya koyuyor ve meyhane sisinin kökenini antik Roma yaratıcılığına daha da bağlıyor.
Pliny bize kokulu sislerin kullanımı hakkında bilgi vermesine rağmen, seyreklerin dağıtılmasının kesin yöntemleri belirsizdir. Bazı araştırmacılar sihirbazların buğuları elle tutulan cihazlar kullanarak manuel olarak püskürttüğüne inanırken, diğerleri hortumlar ve nozüller içeren daha karmaşık sistemler kullandıklarına inanıyor.
Hatta bazıları, seyreklik teriminin, izleyiciyi şaşırtmak için meyve veya madeni para gibi diğer nesnelerin dağıtımına atıfta bulunabileceğini bile düşünüyor.
Canlandırıcı propaganda
Isabelle Simon’un 2008’de yayınlanan Roma liberalliği üzerine çalışması, seyrekliğin daha geniş anlamı hakkında değerli bilgiler sağlıyor. Simon’a göre bu sisler, insanları serinletmenin pratik bir yolundan daha fazlasıydı. İmparatorun cömertliğini ve halka duyduğu ilgiyi simgeliyorlardı.
Antik ve modern bağlamlarda serinletici sislerin kullanımı daha geniş toplumsal değerleri yansıtır. Roma’da sparsiones yalnızca fiziksel rahatlığı değil, aynı zamanda gücün ve nezaketin kamuya açık bir beyanını da temsil ediyordu. Kalabalığı tazeleyen ve hoş kokulu hava, imparatorun zenginliğini ve cömertliğini vurguluyordu.
Isabelle Simon’un araştırması, bu cömertlik eylemlerinin imparatorun sağlayıcı rolünü güçlendirdiğini ve gücünü açıkça ortaya koyduğunu vurguluyor. Bu eylemlerin kamusal niteliği, büyük kalabalıkların katılmasına olanak tanıdı ve bu da onları etkili bir propaganda ve halkla ilişkiler aracı haline getirdi.
Bugün, serinletici sislerin siyasi önemi azalmış olsa da, sosyal etkileri sürüyor. Bu sistemler, antik çağlardan beri Yunan kültürünün vazgeçilmezi olan misafirperverlik kültürüne katkıda bulunmaktadır.